Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Havva Aydanur Ertuğrul, Konya, Beyşehir’in küçük bir köyünde dünyaya gözlerini açtı. Kız çocuklarının nispeten diğer köylere göre okutulduğu bir yerde yaşasa da büyük hayalleri olan bir çocuk olarak büyümemişti. Ortaokuldan sonra ailesi tarafından sağlık meslek lisesine kaydı yaptırılmıştı. Küçük yerde büyüyen her çocuk gibi hayali devlet memuru olmaktı. Çünkü büyüdüğü köyde memur olmak başarı simgesiydi ve nitekim hayallerine de kavuşmuştu. Ancak 25-26 yaşlarında acil nöbetinde doktor meslektaşının önerdiği kitaplar hayata bakış açısını değiştirdi. Yaşadığı bu olaydan sonra herkesin nitelikli kitaba ulaşması gerektiğini düşünen Havva Aydanur Ertuğrul’un kurduğu okuma grubu şimdi deprem bölgelerine kitap ve yardım gönderen, 21 okul ve 18 kütüphane kuran ve Türkiye’deki ilk okuma-anlama derneği olan ‘Ülkem Okuyor Derneği’ne dönüştü. Peki Havva Aydanur bu yolculuğa nasıl çıktı? Hikâyesini SEN ANLAT için paylaştı.
“Ben çok erken yaşta okuyucu olan biri değilim, aslında geç yaşlarda başladım. 25-26 yaşında nöbetlerde böyle birer ikişer okumaya başladım. Daha sonra bir nöbette doktor meslektaşım ‘Ya Havva şu kitaplar da çok güzel okusana’ dedi. Bu öneri okuma rotamı değiştirdi ve ‘Bu kitaplar gibi kitaplar okumalıyım’ dedirtti. Bahsettiğim kitaplar da ‘Saatleri Ayarlama Ensititüsü’, ‘Serenat’, ‘Bir Muhteşem Güneş’ gibi daha nitelikli kalemlerin yazdığı kitaplardı. Herkesin bu kitaplara ulaşmasını istedim. Böylece bir Instagram sayfası açtım.”
KADIN VE ÇOCUKLAR HAYATINI DEĞİŞTİRDİ
3 yıl önce giriştiği bu düşünce aslında Instagram’da okuduğu kitapları tartışıp sohbet etmekti. Açtığı hesaptaki paylaşımlarından sonra, takipçilerini doğru kitaba yönlendirdiğinde gerekli okumaları yaptıklarını fark etti. Böylece kitap konuşmak için açtığı sayfa kitap tavsiye eden bir sayfaya dönüştü. Hesabında kitap grupları kurmaya başladı. Her ay yeni bir yazarla tanıştıkları kitap grubunda hâlâ kitaba ulaşamayan kadınların ve çocukların olması ise hayatını değiştirecek olaylardan biriydi. Okuma grubundaki kadınların halivakti yerinde olduğunu ve zamanla “Biz zaten okuyoruz ama bir yandan kitaba ulaşamayan kişilere kitap da alalım. 30-40 kişiyiz 2-3 kişinin kitabını da alamayacak mıyız, 2-3 öğrenciye burs veremeyecek miyiz? Hallederiz'”demeye başladıklarını ve zaman içinde bu organizasyonun kendi kendini büyüttüğünü Havva Aydanur şu sözlerle aktardı:
“Biz büyüme aşamasındayken de deprem oldu. Deprem dönemi de sandığımızdan çok daha fazla büyüdük ve dedik ki dernekleşmek şart oldu. ‘Dernekleşelim ve ülke genelinde okuma anlamaya yönelik tek dernek olarak devam edelim’ dedik ve devam ettik. Şu an üç aylık bir derneğiz ancak bu hedefle açılan tek derneğiz.”
‘KARGOLAR ÇALIŞMAZKEN KENDİ AĞIMIZI KURDUK’
Hâlâ Sağlık Bakanlığı’nda devlet memuru olarak görev yapan Havva, 19 yıldır mesleğini icra ediyor. “Mesleğimi hâlâ severek yapıyorum. İnsanların hayatına dokunmak, yaşama tutunurkenki bağ olmaktan çok mutluyum. Aktif olarak 112’de çalışıyor olmama rağmen yaşantımın yüzde 70’i dernekte geçiyor” diyen Havva’nın mesleği ise yardımlaşma ağında çok büyük bir etkisi oldu. Depremin 10. saatinde göreve başlaması ve sahada olması deprem bölgelerinde neye ihtiyaç olduğunu rahat tespit etmesini sağlamıştı. Özellikle depremin 69. saatinde çıkarılan 19 yaşındaki Gürkan Öztürk ve onunla kitapları üzerine gerçekleştirdiği sohbet ise hayata bambaşka bakmasını sağlamıştı.
“Gürkan bana umut oldu. 3’üncü gün 63. saatte enkazdan çıkmıştı. Ben 10. saatten itibaren deprem bölgesindeydim ve 63. saatte duyduklarım, gördüklerim ve hissettiklerim çok kötü şeylerdi ancak dik durmak zorundaydık. Gürkan bana ve kitapseverlere umut oldu. ‘Evet ya, biz bu enkazın altından kitapla çiçek açtırırız. Yeter ki umut olsun’ dedirtti. Depremin 7. gününden itibaren kargolar bile çalışmazken kendi ağımızı kurarak deprem bölgesine kitap yığmaya başladık. Öğrencilere, kadınlara çocuklara herkese kitap temin ettik. Böylece bir felakette ‘Kitap da lazım’ dedirttik. Bununla gurur duyuyorum. Hem kendimle hem okuma grubumla hem de devamında oluşan derneğimizle. Bu kadar çok insana ulaştığımız için gurur duyuyorum.”
‘BİR BOT BİR KİTAP KAMPANYASIYLA 500’DEN FAZLA BOT DAĞITTIK’
Böylece Havva ve kitap grubu bütün deprem bölgelerine kitap yığmaya başladı. Depremin 35. günü eğitim başlamamasıyla birlikte çadır okullarının açılmasına öncü oldu. Çadırlardan okul ve kütüphane kurdular. Zaman içinde birçok kişi, “Enkazda kitaplarımız kaldı, onları da kurtarır mısınız?” diyerek ‘Ülkem Okuyor’a talepte bulunmaya başlamıştı. İlk başta ağır hasarlı okul enkazlarından kitapları kurtarmaya başladılar. Henüz okuma grubuyken belediye ve halk birliğiyle 21 okul ve 17 kütüphane açmayı başarmışlardı. Üstelik sadece kitap yardımı da yapmıyorlardı. Havva Aydanur’un sahada olmasının gerekli yardımların ulaşmasında çok etkili olduğunu şu sözlerle aktardı:
“Benim sahada olmam ve verileri kullanabiliyor olmam ayrıca takipçilerimin de beni dinliyor oluşu bizi başarıya götüren bir sebep oldu. Çünkü takipçilerime ‘Şunu yapın’ dediğimde onu yapmaya başladılar. Yaptıklarımızı sosyal medyada paylaşmak ve insanların yardımlarının ulaştığını görmesi de teşvik edici oldu. Dernek olduktan sonra ise ‘Merak etmeyin, biz Hatay’da ve diğer deprem bölgelerinde yara sarmaya devam edeceğiz. Tek derdimiz kitap değil, biz okuyan bir halkın farkını göstermek derdindeyiz. İç tüzüğümüzü buna göre hazırladık. Kitap ve eğitime dair her noktada burdayız’ dedik. Sonra daha bir haftalık bir dernekken Antakya Lisesi’nin kütüphanesinin kurulum talebi geldi ve kurduk. Şimdi ise kış geld,i çocukların da terlikli fotoğrafı geliyor. ‘Ayağı üşüyen çocuk nasıl kitap okusun? Önce botu alalım, bot kutusuna da kitap ekleyelim’ dedik. ‘Bir Bot Bir Kitap Bir Çorap’ kampanyası başlattık. Hedefi 100 olarak koymuştuk ancak 2 haftalık toplama ve dağıtma sürecinde 500’den fazla bot dağıttık. Herkesin desteğiyle kocaman bir iyilik döngüsü oluşmaya başladı.”
‘KISIR YERKEN KİTAP KONUŞUYORUZ’
Şimdi ise Havva Aydanur, deprem bölgelerinde kitaba sarılan çocuklar gördüğünü ve bundan çok fazla mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Ancak Havva’yı en çok etkileyen olaylardan biri ise Gaziantep’teki Tahtaköprü Köyü’nde çilek tarlasındaki kadınlar. Tarlada kitap dağıttıktan bir ay sonra yeni kitaplar götürmeye gittiğinde, o kadınlar “Biz verdiğin kitapları okuduk, sizin kurduğunuz kütüphaneden de yeni kitaplar alıyoruz ve kitap grubu kurduk. Kısır yapıp birlikte yerken de kitabı tartıştık” demişlerdi. Ülkem Okuyor Derneği’nin sayesinde depremzede bir köy ve halk, köylerine kurulan kütüphane sayesinde kitaba ulaşıp okur olmuşlardı. “Bu bizim hayalimizin geleceği nokta. Bunu görmek çok değerli, şimdi buna tüm ülke genelinde ulaşmaya çalışıyoruz. Kitap okumayı ülkelin normali yapmak istiyordum ve bir noktada başardım. Derneğimiz bunu bir noktada başardı ve bu beni çok duygulandıran bir andı” diyerek duygularını paylaşan Havva dernekleri için gönüllüye ihtiyaçları olduğunu da ekleyerek sözlerini şöyle noktaladı:
“Bizim HEYYO diye bir imza cümlemiz var. Eğlence gibi duruyor ancak bunun açılımı ‘Herkes yatmadan önce kitap okuyor.’ Biz okumayı insanların günlük rutini haline getirme derdindeyiz. En azından yatağa yatmadan önce herkese kitap okutmak istiyoruz ve bunu da çocuklardan başlatmak istiyoruz. Sayfamızda ‘Hadi HEYYO saati geldi’ diyoruz ve çocuklar bize ‘Heyyo’ diyerek videolar atıyor. Bu haberi okuyan herkes çocuğunu yatağa yatırmadan önce hadi HEYYO saati yapalım derse kampanyamıza en büyük desteği verir. Herkes en azından uyumadan önce okusun ve okumak herkesin normali haline gelsin.”